26 Ekim 2007 Cuma

Sona Doğru


Yaşım yirmiiki. Yetmiş olsaydı "Sona yaklaştım" demek hakkım olurdu belki. En azından bunu söylediğimde saçmaladığımı, boş konuştuğumu düşünmezdi insanlar. Daha çok zamanımın olduğunu, koca bir hayatın beni beklediğini, okuldan sonra asıl hayatın başlayacağını söylüyor herkes. Ben ise bir sona yaklaştığımı hissediyorum.

Amaçsızlıktan bahsetmiştim daha önce. İnsanı üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi yapıyor bu şey. Okulum bitecek, az kaldı. Başkaları bu durumda hemen askerliği aradan çıkarmayı, bir iş bulup sevdiği kızla evlenmeyi, işinde yükselmeyi, daha çok para kazanıp çocuklarını iyi okutmayı filan hayal ediyor.

Ya ben? Bu standartlara uymayacağım için sorulacak "Neden?" sorularına ne yalanlar uyduracağımı düşünüyorum. Bunun yanında bir de iğreniyorum, bıkıyorum, yalan söylemek istemiyorum artık. Amaç edinemiyorum kendime, sona gelince işime yaramayacağını biliyorum çünkü.

Aileme açılmak benim için bu denli sıkıntılı. Yaşamamın tek sebebi ve amacı saydığım aileme yalan söylemek, ondan gizlenmek canımı sıkıyor, acıtıyor artık. Açıldığımda olacak şeyler de huzur getirmeyecek bana. Onların beklentilerinden bambaşka bir yaşam sürmek üzecek beni.

Yaşlılar çocuklarının, torunlarının "murad"larını görmek isterler. Ölmek için engel gördükleri bir şey yoktur artık.

En değer verdiğim kişileri böyle bir huzurdan yoksun bırakacağım için huzursuzum. Bunu onlara ne şekilde uygulayacağıma karar veremiyorum işte. Açılarak mı, gizlenerek mi...

Eskiden gülerek sorulan sorular artık daha ciddi bir ses tonuyla ve yüz ifadesiyle soruluyor, "Oğlum kız arkadaşın var mı?". Ekliyorlar, "Bir dahaki sefere sen de tanıştır artık.".

Elbette yaşadığım hayat sadece bana ait. Kendim mutlu olmadan başkalarını mutlu etmeye çalışmam pek akıl kârı değil. Hele bunu bazıları kendi istediğini yaşayarak, ek çaba sarf etmeden başarabiliyorken, ben ne kadar istesem de yapamayacağım. Hiç adil değil.

Moralim bozuldu. Daha yazmak, kopuklukları gidermek istiyordum; ama sıkıldım. Neyse, bu arayı doldurmakla uğraşmayayım, anlaşılmıştır herhalde biraz.

Bazen hem yanlış, hem yalnız hissediyorum.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba,

Benim de aileme açılma sürecim seninkine benzer evrelerden geçti. Aslında yazacak çok şey var ama bu kısıtlı yorum alanında, bunları ifade etmek pek mümkün olmayacak sanırım.

Ancak şunu belirtmeden de geçmek istemiyorum. Ailene açılma konusunda acele etmene gerek yok bence. Zaten öyle bir an geliyor ki, hayat seni ve aileni gerçeklerle yüzleşmek zorunda bırakıyor. Önemli olan bu yüzleşme anında senin hayat tarzın, onlarla olan ilişkilerin ve toplumsal hayattaki yerin.

Ben de kafamda pek çok trajik sahne tasavvur etmiştim ama gerek eğitimleri, gerek yaşam şekilleri, gerekse dini inançları gereği eşcinselliğimi kabul edemeyeceğini düşündüğüm aile fertleri bile, kişiliğimi, onlarla paylaştığım şeyleri eşcinselliğimin önüne koymayı başardı. Çünkü ben de kendime olan saygımı, eşcinselliğimin önüne koymayı başarmıştım.

Umarım her şey gönlünce olur...

Adsız dedi ki...

levent e katılmamak elde değil ( kaldıki ben hala açılmadım aileme)
zaman geldiğinde söylenecek ne bir söz kalacak nede aldıtılacak ne bir insan ...


o yüzden önce kendinle barış ardından saçma gelen yada üzerinde fazla düşünmediğin mutlak sona yaklaştğın zamanlar için bir hayat

gerisi vakti gelince hallolacak emin ol
ama dedikya önce kendini kabul ettir kişiliğini
canını sıkma demek yersizmi olur bilmem ama
sen yinede sıkma canını
yüreğinle kal...