7 Ocak 2010 Perşembe

Fotoğraf

Rengi solmuş eski bir fotoğraf yıllar sonra büyütülür ve çerçevelenip duvara asılır ya hani; bir kişi, bir çift, bir aile, arkadaşlar, bir sınıf dolusu öğrenci...

Eski fotoğraflarda renkler solgundur. Onlar maskedir aslında. Soluk renkler fosforlu olanların maskesidir. Zamanın taktığı bir maskedir renkli yüzlere.

Gülümsenir ya hep, işte o sırf zaman kolay aşındıramasın diye, biraz daha parlaklık, renk eklemektir yüzlere. Bu da hislerin maskesidir. Hislerin çıplak yüzü fotoğraflarda görülemez hiç.

Zaman yok etmeye yetmez hiç. Sadece aşındırır. Renklerin pastelleri aşınır, solgun yüzler kalır geriye. O yüzlerin şimdiki yaşlılıkları, geçmişin pastelinden izler taşır. Alındaki çizgiler, avurtlardaki çökük, ikinci kat, koyu renkli lekeler, benler, yüzü çevreleyen beyaz saçlar yine maskesidir o eski pastel renklerin.

Hislerin maskesi sadece fotoğraflarda görülür. Eskimiş yüzlerin çizgileri anlatır hisleri, fotoğraflardaki tebessümlerin aksine. Çıplak yüzlerde hisler saklanamaz hiç.

Bir fotoğrafla zamanda birazcık yol almışsan, bilirsin sen de.

6 Ocak 2010 Çarşamba

Gülersin de, olmaz.

Eski yalanların nefreti parlar beyaz dişlerinde.

Gözüne kan oturur, beyazı ala bulanır. Siyahı ise büyür, yutar görüntüleri. O ankileri, sonrakileri, öncekileri. Tüm ışıkları, renkleri, yansımaları ve gölgeleri.

Kulağın işitmez olur. Geçmişin çığlıkları dolar içine. Geleceğin tahminleri dolar, şimdinin ise sessizliği dolar ve sağır eder.

Gülermiş gibi yaparsın, kandırırsın. İnanırlar. Çünkü yalanlarına inandırırlar hep, öyle olmuştur önceden hep.

Kusarsın bir gün. O gerçektir. O zaman korkarlar. Sevmezler artık. Severmiş gibi de yapmazlar. Kaçarlar, bırakırlar, kızarlar.

Neyse, öyle olsun. Sen de gülmeyiver gerçekten. Kaçsınlar, bıraksınlar, kızsınlar. Severmiş gibi yapsınlar, sevmesinler, severmiş gibi yapmasınlar. Olsun. Zaman geçiyor, sonun gelecek senin de. Dayan biraz.

Konuş, bağır, sus, gül. Gül, ama inanma.