23 Nisan 2008 Çarşamba

Kapatamadık

Sesleri ne kadar sevsem de sözlerle hep sorun yaşadım. Anlamadığımdan değil, sorunum dinlemek değil. Hiç iyi olmadım konuşmakta, yazmakta. Kekeleyerek, yüz ifadelerimi, sesimin alçalış yükselişlerini sözcüklere hissettiremeden de olsa yazıyordum ara sıra. Ama bir süredir galiba kötü bile değilim bu işte.

Sebebini düşünüyorum. Belki yazmak konuşmanın gerisinden geldiğindendir. Konuşunca anlaşılamadığımı hissedip yazmaktan da soğumuşumdur belki.

Evet, konuştuğum kişiler söylediklerimi anlamıyorlar. Dinlettiğim şarkılarda bile neler hissettiğimi uzun uzun açıklamam gerekiyor bazen. Çok mu garibim, neyim?

Yazamıyorum ya, "Kapattık" tabelasını asmayı düşündüm az önce. Yapamadım. Hisler içimde kanserleşmeye başladığında aramız iyi olmasa da sözlerden şifa ararım belki diye düşündüm. Belki ben ifade edemesem de içimi, birileri anlar kendiliğinden.

Takip ettiğim üç-beş blogdan birkaçının artık ulaşılamıyor olması da canımı yaktı.

Artık biraz anlaşılabilmek dileğiyle...



8 Nisan 2008 Salı

Ufak, Renkli Parıltılar

Gözlerim yanıyor. Kulağımda yine aynı şarkı, tenim soğuk.

Huzurluyum. Neden, biliyor musun? Dünyanın bir yerinde, ben hiç göremeyecek de olsam, güzel şarkılar söyleyen biri var. Alır eline gitarını, çalar, söyler. Arkadaşları yanındadır. Biri geçer davula, bagetleri hafifçe sektirir trampette, yavaşça zillere dokunur. Hep beraber şarkı söylerler. Güzel şarkılar. Hem belki trombon çalan biri vardır yan sokağın başında. Yerde ters duran şapkasıyla, başka güzel şarkılar çalar o da. Belki bir gün karşılaşırlar, onu da çağırıp birlikte çalarlar. O yaşlı adam ya da saçları omuzlarına dökülen ince genç de trombonuyla gezinir gitarın akorları üzerinde, davul vurdukça yanaklarına sakladığı havayı üfleyerek.

Herkez şarkı söylemez. Bazıları dinler. Dinlemek de güzeldir. Belki dinleyen arkadaşları da vardır, bağdaş kurup otururlar. Birinin kucağındaki kedi şarkıların keyfini çıkarır.

Pencereden sızan sesler... Onları duyan genç aşıklar dans ederler. Havanın serinliği onları sarar, nemi dudaklarını ıslatır. Dudakları birbirine değer, gözleri kapanır.

Şarkılar yukarıya da çıkar. Yıldızlara çarpar, üstümüze dökülür. Gözlerini kapatırsan görebilirsin onları. Ufak, renkli parıltılar.