"Ne bu abuk sabuk adres!" diyenlere, See You In The Next One ise The Verve'ün şarkısı.
18 Şubat 2009 Çarşamba
We Care A Lot, See You In The Next One
"Ne bu abuk sabuk adres!" diyenlere, See You In The Next One ise The Verve'ün şarkısı.
15 Şubat 2009 Pazar
Pastel Güneş
Üç-dört yaşındaydım. Büyük şehrin betonları arasına gömülmemiştik henüz. Hatta İstanbul'u duymamıştım bile, hiç de umrumda değildi. Doğduğum, oturduğumuz ilçede küçük evimizin koca bir bahçesi vardı.
12 Şubat 2009 Perşembe
Sevgililer Günü Arifesi Sızlanmaları
Efendim, bildiğiniz gibi cumartesi sevgililer günü. Sevgili sahibi olmak mutluluk kaynağıyken, yalnızlık da aksine can sıkıcı bir şeyken, halihazırda mutlu olanlar için özel bir gün tahsis ediliyor. Hiç adil değil. Üstelik o gün sevgilisi olmayan zavallılar eve kapatıylıyor. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan ekonomik düzen gibi; aynı şeyi duygular üzerinden gerçekliyor. Üstelik ekonomik tarafı da var bunun, azımsanmayacak düzeyde. Şimdi sokağa çıksak, her taraf kırmızı kalp şeklinde ıvır zıvırla, afişle filan doludur, televizyon reklamlarını da tahmin edebiliyorum.
- Sevgili senden, kontor bizden! 14 Şubat'ta sevgilinle doya doya konuş.
- Sevgili senden, yemek bizden! Kim demiş aşk doyurmaz diye? Beleş yemek, yin gari!
- Bir I LOVE YOU yastığı alana ikincisi bizden! İkisini aynı anda idare edenlere...
- Sevgili senden, düdük bizden! (Olmayacak şey değil, Prison Break'te Sucre'nin başına gelmişti hani, belki bazılarının ihtiyacı vardır...)
- Eskisini getir, yenisini götür! (Kampanya budur!)
Varsayılan ilişki hep çapraz ilişki (cross-correlation) ve varsayılan finansal yükümlü de erkek tarafı. Bu reklamlar da erkeklere yönelik. Tabii hatunlar da görecek reklamları, baskı yapacak "aa aşkım bak yüzde yirmi indirim varmııışş" diye. Aynı oyuncakların renkli olması gibi, ilgisini çekecek çocuğun, annesi karşı gelemeyecek.
Aslında ticari kaygının yanında erkekler için belki bir de ödüldür bu indirimler, kampanyalar gerçekten. O kadar abaza genç erkek varken, hatun yapmayı başarmış olanları belki ödüllendirmek istiyordur bu sektör. Kendi de üç beş kazanır zaten, yemek beleşse içki pahalıdır falan filan.
Kimsenin ilişkisiyle, aşkıyla, günüyle, kampanyasıyla bir derdim yok aslında. Ama rahatsız olduğum şey haftanın en "gezme tozma günü"nü onlar yüzünden evde geçirmek zorunda olmam. Bir arkadaşımı arasam, "Ya ben sıkıldım, hadi dışarı çıkalım, kahve bira filan içeriz, ya da sinemaya gidelim" desem, "Olm bugün sevgililer günü, manita sanmasınlar bizi, hiş alo" diyecek. Sahip olduğum arkadaşların da tamamına yakını erkek olduğundan, "hadi dışarı çıkalım, bizi sevgili sansalar da sorun olmaz" diyebileceğim kız arkadaşım da yok. Tek başıma sinemaya gitmeye kalksam bile ciddi bir ayrıma maruz kalacağım, benim bilete verdiğim paraya iki kişi girecekler içeriye, üstüne bir de beleş mısır fişi alacaklar, üzerinde kırmızı kalp olan.
O gün geldiğinde, gördüğüm sevgililerin karşısına geçip başım dik, gözüm pek, "abazaysam günahım ne?" demek istiyorum. Hatta bir abaza timi kurup bunu ekip hâlinde, senkronize bir şekilde gerçekleştirerek işlevselliği, verimi arttırmak istiyorum.
8 Şubat 2009 Pazar
Gay Life
Aylar sonra da olsa, bir kez daha haklı çıkmanın üzücü gururunu yaşıyorum. Boktan bir gurur bu, insanın içine sıkıntı sokan cinsten.
Küçükken, gay tanışma sitelerinde 30+ abiler hep sadece "seks" arayanlardı. Yıllar bilgelik getiriyor anlaşılan. Bu saçmalığın içinde bir "gerçek" olmadığını, bunun puslu yalanlarla donanmış rezil bir hayat olduğunun farkına varmış, günahın tadına varmaya çalışıyorlardı demek.
Gay dediğin iyi rol yapar. "Seviyorum" der, yersin. Yalan dolan işte.
Gay life denen bu sosyokültürel yapı... Sokayım kültürüne.