30 Aralık 2008 Salı

Mesaj



Zaman geçer, gider. Silmez hiçbir şeyi, ama üstünü örter, saklar senden. Nasır tutarsın artık, hissetmezsin eskisi gibi.

Her şeyin bir anda yok olur bazen. Telefonun artık çalmaz. Cuma iş çıkışının gelme sebebi yoktur artık, gelse ne olacak ki? Sanki koşa koşa gidip sarılacaksın boynuna, içine çekeceksin kokusunu, gözlerin kapalı... Ayrılık sonrası bu. Zaman yine yanındadır senin. Elinden geldiğince çabuk davranır, ama çok da hızlı olamaz, zordur. Unutturmaz, ama acısını alır, ateşini alır o şeyin. Batmaz içine artık. Ya iyi hatırlarsın eski günleri, ya da köşeleri törpülenmiş, yuvarlanmış hâlde kalır gider içinde. Unutturmaz ama zaman.

Aylar sonra... Bittiğine inanmış, ama hâlâ sindiremiyor olsan da, köşeleri yuvarlamaya başlamıştır zaman. İşte o sırada, bir mesaj gelir. Karanlığa iyice gömülmüşken... Sesler kafanı ezerken, içini çekerken dışarı, kalırsın öyle. Anlatacak kimse yoktur, paylaşacak yoktur kabuğu yolunan yaranın acısını. Aynı aylar önce olduğu gibi...

Demiştik ya, arkadaş denen şey yalan, yalnızsın. Kayboluverirler onlar zaten. Karanlıktayken gelip bir mum yakmaz hiçbiri. Disko ışıklarında belirirler. Parlak, fosforlu ışıklarda, suratlarında koca bir gülümsemeyle beliriverirler yanında. Ya da bazen, "canım sıkkın" diye çalan bir cep telefonunun yanıp sönen ışığından çıkarlar, açarsın, anlatırlar. Zayıf, titrek mum ışığı yeter aslında sana, başkaları gibi renkli, güçlü ışıklar istemezsin. Ama yoktur işte. Gözlerin de kapanmaz, arar onlardan birini durmadan. Hangisi olursa. Eski günlerden bir sokak lambası, ya da dediğim mum ışığı. Gözlerin kapanmayınca karanlık iyice esir eder seni. Sesler, şarkılar içini çeker, boşaltır; karanlık dolar içine.

O mesaj... Sevinsen olmaz, üzülsen olmaz. İçine batan şeyin sivriliği, keskinliği tam azalırken, yaralar iyileşirken, bir yenisi eklenir. Meraktır bu.

"Ne diyecekti acaba?" dersin. Ne diyecekti acaba, on dakika önce baksaydın şu mesaja... "Seni bundan sonra hatırlamayacağım, hoşça kal." da diyebilir, "Hayatımın içine ettin!" de, "Belki..." de...

Merak bazen güzeldir, ama böyleyken zordur.

Eskisi yetmezmiş gibi, bir de bu sızı katılır içine. Paramparça olur orası. Nefes almak istemezsin, istemedikçe dolar içine, patlayacak gibi olursun. Gözün kararırken içine çekersin, gelmez; karanlık dolar yine içine, boğulacak gibi olursun.

"Keşke" dersin yine. Keşke, ya hiç başlamasaydınız, arkadaşlık güzeldi; ya da bitmeyecekti, zorlayacaktınız. Bulmak kolay değildi, niye böyle kolay yitirdiniz?

Para gibi. Kazanmak zor, harcamak kolay.
Zaman gibi. Geçer gider, ama hiç bitmez.

2 yorum:

TATLI DILLIM dedi ki...

her şey yolunda mı?

wecarealot dedi ki...

Merhaba, her şey yolunda değil, ama eskisinden daha kötü de değil. İyi şeyler bile oldu biraz, daha iyilerini bekliyorum :)

Yazamama dönemindeyim yine. Napalım, bu "içten gelme" meselesi, öyle değil mi?

Sorduğun için teşekkür ederim :)