Yok genç adam, yalan söyledim. Hiçbir şeyin düzeleceği yok.
Hep sen konuşursun, ben susarım, dinlerim; sen de kızarsın bana, "konuş" dersin ya... Şimdi de ben konuşayım, sen sus ve dinle bakalım.
Az önce gönderdim seni, "Belki bir gün düzeliverir her şey, bilemeyiz ki..." dedim, aldığın uyku ilacı ondan geriye saymaya başladığından dayanamadın ve aceleyle gittin. Ben de uyuyacağımı söyledim, ama yok; mızıkanın sesi uykumu deldi, kesti, parçaladı.
Başım dönüyor, gözlerim kararıyor, sırtım ağrıyor şu lanet bilgisayarın başında saatlerce oturmaktan. Bir haber bekledim, düzelecek diye bir umut bekledim, ama yine yok. Telefonum çaldı bugün, çaldı ama arayan lanetli geçmişimden biri, unutmam gerekenlerden, hiç tanımamış olmayı dilediklerimden. Lanetli saçmalıklara bir yenisi daha eklendi ve aynı geçmişimde yer edindi.
Bir şarkı daha... Evet, bu da bir haberci, hiçbir şey düzelmeyecek diyor puslu sesiyle. Ve bir tane daha, parlak, bezgin sesiyle söylüyor bu kez aynı şeyleri. Gitarın detone olduğu, bagetin trampette sektiği anlarda, kemanın reçinesi az kalmış yayından çıkan şu ses canımı acıtıyor iyice, sanki yeterince acımıyormuş gibi.
Belki de yetinmeyi beceremedik genç adam, kim mutlu ki biz olalım? Belki de her şey bizim kuruntumuz, huysuzluğumuz, doyumsuzluğumuz...
Son bir şarkı daha.
Kötü olan ne biliyor musun? Ben bu şarkıları seviyorum...
Flow: Le Chat Noir
16 saat önce