26 Şubat 2008 Salı

Sokak Işığı

Canım sabah çektiğinde artık çok geçti. Sabah satan tüm süpermarketleri geceler satın almıştı; kendilerini ufak renkli paketlere koyup satıyorlardı.

Son süpermarketten çıktım, yürümeye başladım. Kalabalık caddeden sakin bir sokağa girdim. Biraz ilerideki sokak lambasının göz kırpan ışığına sordum nereden biraz sabah bulabileceğimi.

Bulamazsın, dedi. "Artık kalmadı hiç sabah. Geceler fosforları kandırdı, tüm sabahları gömdüler toprakla anlaşıp. Çukurlar yardım etti onlara, suçlarını örttü. Yağmurlar da parmak izlerini sildi. Geriye suçları aydınlatacak bir parça sabah ışığı bırakmadılar hiç."

Lambanın titrek ışığında gidermeye çalıştım özlemimi. Baktım olmuyor, yürümeye başladım sokağın kalanını. Yerlerde çöpler vardı, yırtık gece paketleri. Bu renkli paketler geceleri hapsettiklerini sanıyorlardı oysa. Onlarla bir olup sabahları yok ettiler; sabah denen amansız rakibi gece denen ezelî düşmanla birlikte yok edip sonsuza ulaşacaklarına inandı üzerlerindeki tüm renkler. Fosforlarının yalancı ışığına kanmışlardı. Gecelerin oyununa gelip onları oradan oraya taşımışlar, yaymışlardı. Sahte parlaklıklarının cazibesi ile gecelere hizmet ettiler, onları yine özgürleştirdiler.

Tüm bu karanlıkta geriye titrek ve kırılgan sokak lambaları kalmıştı sabahlardan ışık taşıyan.

04.02.2008

Hiç yorum yok: