27 Ocak 2008 Pazar

Şarkılı Bir Yazı


Karanlık olsa, gözlerimizi de kapatsak; her vuruşta ayağımız yere değse, sonra yine yükselsek, kafamızı sallasak sağa, sola; bağırsak, çığırsak... Ve, şarkının o yeri geldiğinde bıraksak kendimizi, otursak, yatsak, yere serilsek... Gözlerimizi hiç açmasak ama, sesler söylese bize ne yapacağımızı, nereye basacağımızı... Terli sırtımızı ürpertse o sakin serinlik, hafifçe titresek...

Sonra yine, yine başlasa gitarlar, davul; yine ayağa kalksak, havaya çıksak, her vuruşta ayağımız bir kere yere değse... Yine terler aksa alnımızdan, sırtımızdan; biz yine zıplasak...

Şarkı bitmese hiç...

19 Ocak 2008 Cumartesi

"Why Can't"lı Şeyler

The Cars "Why Can't I Have You?" dedi.
The Cure bir soruyla yanıtladı bu soruyu, "Why Can't I Be You?".

Bu sıralarda şişe içindeki mesaj, "S.O.S" yol alıyordu soğuk, karanlık suların üstünde.

11 Ocak 2008 Cuma

Şeytan Aldatması

Masanın üstü tozluydu. Parmağımı dokundum. Farkında olunmayan, çaresizce bir meraktı dokunmama sebep. Kapıya geleni "Geldin mi?" diye karşılamak gibi bir şey.

Duvara yaslı kanepeye doğru yürüdüm. Otururken banyonun kapısı açıldı, elinde havluyla çıktı. Az önceki halinden biraz daha dinç görünüyordu; yine de ölü gibiydi, gözlerinden uyku akıyordu hala. Gözüm bir an masanın üstündeki boş bira şişelerine kaydı. Diri görünen tek yeri parçalı karın kaslarıydı. Düzgün bir vücudu vardı, kaslı olduğunu biliyordum, ama onu böyle görmemiştim hiç. Üstünde bir tek gri eşofman altı vardı, göbeğinin altında duruyordu ve içinden baksırı çıkıyordu kıçının üstüne doğru.

Elindeki havluyla yüzünü kurularken onu, vücudunun ışık yansıyan tüm yerlerini, kıvrımlarını izlemeye dalmışım. Sorduğu soruya tepki vermediğimden anlamış olmalı, elini sallayarak "Hey" diye seslendi. Utandım, ama çok değil; ona olan zaafımı biliyor zaten.

--------

Müzik yazmak istedim aslında. Bir şarkı tasvir etmeye çalışayım dedim, ne kadar becerebileceğimi merak ediyordum. Gitar başladı, bas, davul ve vokal girdi arkadan. Ama yok, olmadı. Anlatmak istediğim müzik Bumblefoot'un Overloaded'ıydı.

Az önce izlediğim filmdekilerden, gündüz baktığım bir Türk ressamın yaptığı "homoerotik" resimlerden olsa gerek, aklım bunlara gitti işte.

Gidip uyuyayım en iyisi. Belki yazıma girdiği gibi rüyama da girer birileri.

Ah, aklıma geldi... "Şeytan aldatması" demiş Zülfü Livaneli Mutluluk'ta. Saf Gelin'in rüyalara girip genç erkeklere yaşattığı zevkli günah, veya günahlı zevk. Ne güzel bir kitap olmuş be...